31 Ağustos 2013 Cumartesi

Küreselleşme'nin Son Evrimi: Çok Kutuplu Dünya ve Toplumsal Düzen

   Küreselleşme,doğuşundan itibaren birçok değişim geçirdi. Bu başlığın içeriğini son yüzyıl içerisindeki değişimler  oluşturacak.Bu değişimler; Soğuk Savaş öncesi İlk Emperyalist Dönem,Soğuk Savaş Dönemi’ndeki İki Kutuplu Düzen,sonrasından milenyuma uzanan evredeki Tek Kutuplu Dönem ve son olarak Çok Kutuplu Dönem.
  Sanayi toplumuna geçiş ile beraber baş gösteren hammadde ihtiyacı,insanların eskimez güç arayışı gibi temel unsurlar; yeni milliyetçi devletleri emperyalizm politikasına yönlendirdi ve İlk Emperyalist Dönem yaşandı.


Bunu oluşturan temel nedenler ABD ekonomisinin fazlaca tröstlere dayalı olması ve bankacılıktaki sorunlar olarak görülür.Sonuçta devletler çok zor durumlara düştüler; faşizmin halklarda karşılık bulması da bu şekilde mümkün oldu.50 milyondan fazla kişi işsiz kaldı,Dünya ticareti %50’den fazla eridi.Burada öne çıkan Keynesyen yöntemler 2008 Krizi için de sorgulandı.Bütün bunlar 2.Dünya Savaşı’nı başlattı. 2.Dünya Savaşı’nda ayrıca önemi artan petrolün özel bir yeri oldu.Aşırı nitelikteki hükümetlerin,yoksul toplumların ve ihtiyacın artmasının sonucu Dünya bir kez daha zorlu günlerden geçti.Özellikle petrol rekabeti,sadece savaş için önemli olmakla kalmadı; insanlık için temel bir ihtiyaca dönüştü.Savaştan ABD ve SSCB kısmen güçlü çıktılar.Bu da sınıflamamızda 2. Dönem olan Soğuk Savaş Dönemi yani 2 Kutuplu Düzen’i başlattı.
Bu kararlar Sovyetler’in üstünlüğünün tamamen bitme sürecini başlattı ve ABD’ye milenyuma kadar taşıyabileceği bir üstünlük verdi.Kararların anlamı şuydu:
Nixon döneminde gerçekleşen ilk ziyaret barış tohumlarını attı ve Sovyetler’i Avrasya’da yalnız bıraktı.Çin ile düşmanlık Sovyetler’in ABD müttefiklerine karşı etki alanının azalmasına ve ABD dışında oyalanacak ek bir sorun oluşmasına neden oldu.Çin’in büyümesi ise,ABD
Nixon döneminde gerçekleşen ilk ziyaret barış tohumlarını attı ve Sovyetler’i Avrasya’da yalnız bıraktı.Çin ile düşmanlık Sovyetler’in ABD müttefiklerine karşı etki alanının azalmasına ve ABD dışında oyalanacak ek bir sorun oluşmasına neden oldu.Çin’in büyümesi ise,ABD
Nixon döneminde gerçekleşen ilk ziyaret barış tohumlarını attı ve Sovyetler’i Avrasya’da yalnız bıraktı.Çin ile düşmanlık Sovyetler’in ABD müttefiklerine karşı etki alanının azalmasına ve ABD dışında oyalanacak ek bir sorun oluşmasına neden oldu.Çin’in büyümesi ise,ABD
Ancak finanse edilemeyen dış açık,finansal sektördeki riskli araçların şişmesi,tasarruf eksikliği ve yatırım konularındaki eksiklikler sonucu dış yatırımın güveni azaldı.Spekülasyonlar sonucu önemli miktarlardaki dış yatırımlar ülkelerden çıkmaya başladı.Ülke para birimlerinin büyük düşüşleri ve doların güçlenmesi sonucu 1997 Krizi diye nitelenen kriz patlak verdi.Ülkeler ciddi zararlar gördüler.Asya’nın ardından kriz Rusya,Güney Amerika ,Kuzey Amerika’yı vurdu.Krize müdahale eden ve krizin diğer coğrafyalara yayılımında da sürece dahil olan İMF’nin bariz hataları,küreselleşmenin ciddi zarar görmesine neden oldu.
Krizin sonucunda,yıllarca ABD’ye rakip görülen Japonya;Kaplanlar’a verdiği borçları geri alamayınca uzun süreli bir resesyona girdi.ABD ise borsada %7’lerdeki kayıplar dışında krizin en karlı tarafı oldu.Asya’dan kaçan dış yatırım ABD’ye yönelerek ülkenin ekonomisini güçlendirdi. Ayrıca,Japonya ve krizle boğuşan gelişme dönemindeki AB’nin safdışı kalmalarıyla ABD yaklaşık 10 yıllık bir hanedanlık kurdu.2000’de George Bush’un başkan seçilmesi bu sürecin başladığının ilanıydı.Bir Cumhuriyetçi olarak Bush, her zaman özel sektör devleriyle iyi ilişkilere sahip oldu.Buna ek olarak Bush dış politikada tam bir şahin oldu ki Irak ve Afganistan Savaşları bunun örnekleridir.Bush yönetimindeki ilk önemli olay 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler Patlaması’ydı.Olayın sorumlusu olarak terörist örgüt El Kaide’nin çıkması savaş rüzgarlarını estirmeye başladı ve ardından Irak işgali geldi.Saddam iktidardan düştü ve Irak kaos düzenine girdi.Bu saldırının uluslar arası boyut kazanması aşaması çok önemlidir.Patlamanın sorumlusu çıkan El Kaide,1980li yıllarda Sovyetler’e karşı Afganistan savunması amacıyla ABD desteğiyle kuruldu.Bu geçmiş sıkça soru işaretleri oluşturdu ve bunun dışında sonraları belgeleri de çıktığı gibi saldırı ülke içinde bazı sermayelerden destekle yapılmıştı.İşte bu noktada ABD çıkarları düşünülmeli.Saddam,görüş ayrılığı sonrası dolarla yaptığı petrol ticaretini euroya çevirdi ve ABD’li petrol devlerini ülkeden uzaklaştırdı.
Bankalar ve yatırım kuruluşları,özellikle mortgage emlak sigortasının yayılmasıyla daha riskli araçlara finansman yapmaya başladılar.Bu yapıların açgözlülüğü nedeniyle balon şişti ve kriz doğdu.Bundan sonrasında küreselleşmenin şuanki mevcut düzeni olan Çok Kutuplu Düzen başladı.
Bu grupların El Kaide gibi örgütlerin üyelerini barındırması ise hem disiplini yok ediyor hem de ABD’nin saygınlığını zedeliyordu.Sonuçta bu gruplar başarıyı elde edemeyince Batı ülkeleri,BM’yi harekete geçirme aşamasına geçtiler. Vladimir Putin’in o dönemde Rusya Devlet Başkanı değil,Başbakan olması BM Güvenlik Konseyi’ndeki hayır oylarını çekimsere çevirdi.Almanya,Çin,Brezilya,Hindistan ve Rusya çekimser kalınca Libya’da hava sahası kapatıldı ve operasyonlara verilen destekle Kaddafi öldürüldü.Libya Operasyonu, Batı’nın ne kadar pasif duruma düştüğünün ve Doğu’nun ciddi bir güce kavuştuğunun göstergesidir.Milenyumun başındaki ABD şahinliği,artık kalmamış gözükmektedir ki bunda ekonomik çöküntünün payı yüksektir.ABD’deki son dönemde sıkça gördüğümüz bütçe tartışmaları,tasarruf politikaları gibi tartışmalar Amerikan rüyasının bitmek üzere olduğunu göstermektedir.
İran, Irak ve Suriye’nin yakın zamanda 10 milyar dolara malolacak bir doğalgaz boru hattı üzerinde anlaşması,krizin başladığı yer olarak görülebilir.Tabiki bazı iç huzursuzluklar krizi başlatmıştır ancak herkesin bildiği üzere Batı’nın muhaliflere verdiği destek krizi bir küresel krize dönüştürmüştür.Burada Batı’nın ne istediğine bakmak gerekir.Petrolün hem fiyatlarındaki dalgalanmalar hem de çevresel zararları enerji piyasasındaki gücünü,çok daha temiz bir enerji kaynağı olan doğalgaza vermesine yol açtı.Doğalgazın rezervlerinin uzun süreli olması da petrolden rol çalmasını sağlamaktadır.Doğalgazın güçlenmesi kuşkusuz en çok Rusya’ya yaradı.Rusya’nın bitik durumdan mevcut gücüne ulaşmasının yegane sebebi doğalgazdır.Devlet şirketi Gazprom sayesinde Rusya, hem siyasi alanda hem de ekonomik alanda ciddi kazanımlar sağlamıştır.Öyle ki,Doğu Avrupa ülkeleri doğalgaz ihtiyacı yüzünden Batı yerine Rus nüfuzu altına girmişlerdir.Rusya’nın müttefikleri Suriye,İran ve Irak’ın yeni boru hattıyla Avrasya coğrafyasını Doğu nüfuzu altına sokması,bu noktada Batı’yı endişelendirdi ve Batı’nın Suriye iç savaşını başlatmasına yol açtı.Rusya,İran ve Çin gibi ülkelerin;diğer uluslar arası krizlerden çok daha fazla güçlü durmasının sebebi bu enerji savaşıdır.Bu savaşı kazanmaları durumunda,petrodoların 40 yıllık iktidarı bitecektir ve küresel ağırlık bu cepheye geçecektir.
Sonuç ve Olası Gelecek
Sonuç bölümünde,kişisel değerlendirmemi belirterek geleceğe dair öngörümü belirteceğim.
Devam edecek olursam,küreselleşme olumlu sonuçlarına rağmen olasılık değerlerinin çoğunu olumsuz sonuçlarıyla dolduruyor.Çalışmada da belirttiğim gibi, küreselleşmenin küresel barışa değil,bazı grupların özel çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyorum.Para gibi ticari ilişkilerimizi ortak refahımız için düzenlemek amacıyla icat ettiğimiz bir unsurun,yaşamlarımızdan ve değerlerimizden çok daha önemli bir konuma geldiği bir sistemi benimseyemiyorum.Petrodolar döngüsüyle açıkladığım gibi,para için nice savaş oluyor;insanlar,canlılar kısaca dünya ölüyor.Bunca savaşın genel olarak baş aktörü olan ABD’nin,Dünya dış borcunun %25’i seviyesindeki 16 trilyon dolarlık müthiş dış borcu insanı düşündürüyor.Onca kazanıma rağmen ekonomik gerileme olması gerçekten ilginç.Fakat diğer yandan;finans,enerji,silah,genetik mühendisliği gibi sektörlerdeki müthiş karlar da kazanımın nereye gittiğini açıklıyor.Kişisel olarak bu olumsuzluğun sorumlusunu, küreselleşme savunucuları yardımsever olarak ortaya çıkan zenginleri görüyorum.Medyada sıkça gözüken George Soros’u buna örnek vermek isterim. Soros, bir yatırımcı olarak fonlar sahibidir ki birçokları onu spekülatör olarak adlandırılır.Ayrıca sıkı bir küreselleşmecidir.Açık Toplum Vakfı ile birçok coğrafyada demokrasi faaliyetleri yürütür.Özellikle Doğu Avrupa’daki oluşturduğu devrimler ilginçtir.Yugoslavya yıkıldı;Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerde yönetimler değişti,Orta Doğu’da Müslüman Kardeşler’e yapılan destekle buralarda da kaos oluştu.Bütün bu değişimler sonucu bu ülkeler ABD’ye daha yakın oldular.Binlerce insanın ölümü sonucunda Soros zenginliğini arttırdı.Yine 90larda Kara Çarşamba Olayı ile İngiltere’nin finansal krizinde ve markın batışında borsa hareketleriyle milyar dolarlar kazanırken, Hong Kong’ta devleti yenemedi ve bütün istikrarsızlaştırıcı hareketleri ortaya çıktı.Küreselleşme için yaptığı yardımları bu açıdan okursak,hepsinin ekonomik ve siyasi çıkarlar için yapıldığını görebiliriz.Tabi Soros bu işi tek başına yapmıyor.Her yıl toplanan Bilderberg Grubu; zenginler,politikacılar,profesyonel yöneticiler ve entelektüellerden oluşur ve Soros da bu gruptadır.
Nixon döneminde gerçekleşen ilk ziyaret barış tohumlarını attı ve Sovyetler’i Avrasya’da yalnız bıraktı.Çin ile düşmanlık Sovyetler’in ABD müttefiklerine karşı etki alanının azalmasına ve ABD dışında oyalanacak ek bir sorun oluşmasına neden oldu.Çin’in büyümesi ise,ABD
Nixon döneminde gerçekleşen ilk ziyaret barış tohumlarını attı ve Sovyetler’i Avrasya’da yalnız bıraktı.Çin ile düşmanlık Sovyetler’in ABD müttefiklerine karşı etki alanının azalmasına ve ABD dışında oyalanacak ek bir sorun oluşmasına neden oldu.Çin’in büyümesi ise,ABD
Nixon döneminde gerçekleşen ilk ziyaret barış tohumlarını attı ve Sovyetler’i Avrasya’da yalnız bıraktı.Çin ile düşmanlık Sovyetler’in ABD müttefiklerine karşı etki alanının azalmasına ve ABD dışında oyalanacak ek bir sorun oluşmasına neden oldu.Çin’in büyümesi ise,ABD
Ancak finanse edilemeyen dış açık,finansal sektördeki riskli araçların şişmesi,tasarruf eksikliği ve yatırım konularındaki eksiklikler sonucu dış yatırımın güveni azaldı.Spekülasyonlar sonucu önemli miktarlardaki dış yatırımlar ülkelerden çıkmaya başladı.Ülke para birimlerinin büyük düşüşleri ve doların güçlenmesi sonucu 1997 Krizi diye nitelenen kriz patlak verdi.Ülkeler ciddi zararlar gördüler.Asya’nın ardından kriz Rusya,Güney Amerika ,Kuzey Amerika’yı vurdu.Krize müdahale eden ve krizin diğer coğrafyalara yayılımında da sürece dahil olan İMF’nin bariz hataları,küreselleşmenin ciddi zarar görmesine neden oldu.
Krizin sonucunda,yıllarca ABD’ye rakip görülen Japonya;Kaplanlar’a verdiği borçları geri alamayınca uzun süreli bir resesyona girdi.ABD ise borsada %7’lerdeki kayıplar dışında krizin en karlı tarafı oldu.Asya’dan kaçan dış yatırım ABD’ye yönelerek ülkenin ekonomisini güçlendirdi. Ayrıca,Japonya ve krizle boğuşan gelişme dönemindeki AB’nin safdışı kalmalarıyla ABD yaklaşık 10 yıllık bir hanedanlık kurdu.2000’de George Bush’un başkan seçilmesi bu sürecin başladığının ilanıydı.Bir Cumhuriyetçi olarak Bush, her zaman özel sektör devleriyle iyi ilişkilere sahip oldu.Buna ek olarak Bush dış politikada tam bir şahin oldu ki Irak ve Afganistan Savaşları bunun örnekleridir.Bush yönetimindeki ilk önemli olay 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler Patlaması’ydı.Olayın sorumlusu olarak terörist örgüt El Kaide’nin çıkması savaş rüzgarlarını estirmeye başladı ve ardından Irak işgali geldi.Saddam iktidardan düştü ve Irak kaos düzenine girdi.Bu saldırının uluslar arası boyut kazanması aşaması çok önemlidir.Patlamanın sorumlusu çıkan El Kaide,1980li yıllarda Sovyetler’e karşı Afganistan savunması amacıyla ABD desteğiyle kuruldu.Bu geçmiş sıkça soru işaretleri oluşturdu ve bunun dışında sonraları belgeleri de çıktığı gibi saldırı ülke içinde bazı sermayelerden destekle yapılmıştı.İşte bu noktada ABD çıkarları düşünülmeli.Saddam,görüş ayrılığı sonrası dolarla yaptığı petrol ticaretini euroya çevirdi ve ABD’li petrol devlerini ülkeden uzaklaştırdı.
Bankalar ve yatırım kuruluşları,özellikle mortgage emlak sigortasının yayılmasıyla daha riskli araçlara finansman yapmaya başladılar.Bu yapıların açgözlülüğü nedeniyle balon şişti ve kriz doğdu.Bundan sonrasında küreselleşmenin şuanki mevcut düzeni olan Çok Kutuplu Düzen başladı.
Bu grupların El Kaide gibi örgütlerin üyelerini barındırması ise hem disiplini yok ediyor hem de ABD’nin saygınlığını zedeliyordu.Sonuçta bu gruplar başarıyı elde edemeyince Batı ülkeleri,BM’yi harekete geçirme aşamasına geçtiler. Vladimir Putin’in o dönemde Rusya Devlet Başkanı değil,Başbakan olması BM Güvenlik Konseyi’ndeki hayır oylarını çekimsere çevirdi.Almanya,Çin,Brezilya,Hindistan ve Rusya çekimser kalınca Libya’da hava sahası kapatıldı ve operasyonlara verilen destekle Kaddafi öldürüldü.Libya Operasyonu, Batı’nın ne kadar pasif duruma düştüğünün ve Doğu’nun ciddi bir güce kavuştuğunun göstergesidir.Milenyumun başındaki ABD şahinliği,artık kalmamış gözükmektedir ki bunda ekonomik çöküntünün payı yüksektir.ABD’deki son dönemde sıkça gördüğümüz bütçe tartışmaları,tasarruf politikaları gibi tartışmalar Amerikan rüyasının bitmek üzere olduğunu göstermektedir.
İran, Irak ve Suriye’nin yakın zamanda 10 milyar dolara malolacak bir doğalgaz boru hattı üzerinde anlaşması,krizin başladığı yer olarak görülebilir.Tabiki bazı iç huzursuzluklar krizi başlatmıştır ancak herkesin bildiği üzere Batı’nın muhaliflere verdiği destek krizi bir küresel krize dönüştürmüştür.Burada Batı’nın ne istediğine bakmak gerekir.Petrolün hem fiyatlarındaki dalgalanmalar hem de çevresel zararları enerji piyasasındaki gücünü,çok daha temiz bir enerji kaynağı olan doğalgaza vermesine yol açtı.Doğalgazın rezervlerinin uzun süreli olması da petrolden rol çalmasını sağlamaktadır.Doğalgazın güçlenmesi kuşkusuz en çok Rusya’ya yaradı.Rusya’nın bitik durumdan mevcut gücüne ulaşmasının yegane sebebi doğalgazdır.Devlet şirketi Gazprom sayesinde Rusya, hem siyasi alanda hem de ekonomik alanda ciddi kazanımlar sağlamıştır.Öyle ki,Doğu Avrupa ülkeleri doğalgaz ihtiyacı yüzünden Batı yerine Rus nüfuzu altına girmişlerdir.Rusya’nın müttefikleri Suriye,İran ve Irak’ın yeni boru hattıyla Avrasya coğrafyasını Doğu nüfuzu altına sokması,bu noktada Batı’yı endişelendirdi ve Batı’nın Suriye iç savaşını başlatmasına yol açtı.Rusya,İran ve Çin gibi ülkelerin;diğer uluslar arası krizlerden çok daha fazla güçlü durmasının sebebi bu enerji savaşıdır.Bu savaşı kazanmaları durumunda,petrodoların 40 yıllık iktidarı bitecektir ve küresel ağırlık bu cepheye geçecektir.
Sonuç ve Olası Gelecek
Sonuç bölümünde,kişisel değerlendirmemi belirterek geleceğe dair öngörümü belirteceğim.
Devam edecek olursam,küreselleşme olumlu sonuçlarına rağmen olasılık değerlerinin çoğunu olumsuz sonuçlarıyla dolduruyor.Çalışmada da belirttiğim gibi, küreselleşmenin küresel barışa değil,bazı grupların özel çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyorum.Para gibi ticari ilişkilerimizi ortak refahımız için düzenlemek amacıyla icat ettiğimiz bir unsurun,yaşamlarımızdan ve değerlerimizden çok daha önemli bir konuma geldiği bir sistemi benimseyemiyorum.Petrodolar döngüsüyle açıkladığım gibi,para için nice savaş oluyor;insanlar,canlılar kısaca dünya ölüyor.Bunca savaşın genel olarak baş aktörü olan ABD’nin,Dünya dış borcunun %25’i seviyesindeki 16 trilyon dolarlık müthiş dış borcu insanı düşündürüyor.Onca kazanıma rağmen ekonomik gerileme olması gerçekten ilginç.Fakat diğer yandan;finans,enerji,silah,genetik mühendisliği gibi sektörlerdeki müthiş karlar da kazanımın nereye gittiğini açıklıyor.Kişisel olarak bu olumsuzluğun sorumlusunu, küreselleşme savunucuları yardımsever olarak ortaya çıkan zenginleri görüyorum.Medyada sıkça gözüken George Soros’u buna örnek vermek isterim. Soros, bir yatırımcı olarak fonlar sahibidir ki birçokları onu spekülatör olarak adlandırılır.Ayrıca sıkı bir küreselleşmecidir.Açık Toplum Vakfı ile birçok coğrafyada demokrasi faaliyetleri yürütür.Özellikle Doğu Avrupa’daki oluşturduğu devrimler ilginçtir.Yugoslavya yıkıldı;Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerde yönetimler değişti,Orta Doğu’da Müslüman Kardeşler’e yapılan destekle buralarda da kaos oluştu.Bütün bu değişimler sonucu bu ülkeler ABD’ye daha yakın oldular.Binlerce insanın ölümü sonucunda Soros zenginliğini arttırdı.Yine 90larda Kara Çarşamba Olayı ile İngiltere’nin finansal krizinde ve markın batışında borsa hareketleriyle milyar dolarlar kazanırken, Hong Kong’ta devleti yenemedi ve bütün istikrarsızlaştırıcı hareketleri ortaya çıktı.Küreselleşme için yaptığı yardımları bu açıdan okursak,hepsinin ekonomik ve siyasi çıkarlar için yapıldığını görebiliriz.Tabi Soros bu işi tek başına yapmıyor.Her yıl toplanan Bilderberg Grubu; zenginler,politikacılar,profesyonel yöneticiler ve entelektüellerden oluşur ve Soros da bu gruptadır.


Bu dönemde küreselleşme, bebeklik dönemini yaşadı. Sanayi ve teknoloji atılımı,Batı’yı Doğu karşısında öne çıkararak ilk düzen değişikliğini yaparken;küreselleşme üstüne inşa edebileceği unsurlar elde etti.Teknolojinin gelişmesi ile iletişimin kolaylaşması en kilit adımlardan biri oldu.Yeni mühendislik metodları özel sektörün oluşmasına kolaylık sağladı.Devletler,bu dönemi güç arzusu ve hammadde ihtiyacı döngüsünde geçirirken; eski Avrupa’da söz sahibi finans kökenli kişi ve ailelerin önderlik ettiği özel sektör ise kaos ortamında güç kazandı.Büyük tröstler oluştu;ülkeler enerji ve silah sarmalında siyasal otorite kayıplarına uğradılar.Küreselleşmenin somutlaşmasını sağlayan unsurlar ise Dünya Savaşları oldu.Küreselleşme için olumsuz gözüken küçük parçalara ayrılmış ülkeler;Dünya Savaşları ile birbirleriyle etkileştiler ve bu olumsuzluk ortadan kayboldu.Bu çatışma ve kaos ortamı küreselleşme için, yayılma sahası ve ilerideki dönemler için yöntemler verdi.
  İlk Emperyalist Dönem’deki kilit anlaşma ve kuruluşlar halen küreselleşmenin temelini oluşturuyor.1900’lerin başında ABD’de oluşan ve hızla büyüyerek tröst haline gelen petrol şirketleri; öncelerde tepki gördü ve ABD’de antitröst yasaları çıkartılarak bu tröst oluşumları dağıtıldı.Ancak sonrasında bu tröstlerin baskısıyla 1913’te ABD,Merkez Bankası’nın özelleştirilmesi yasasını çıkardı ve tröstler harekat alanlarını genişlettiler.
Bu yasa ile birlikte ABD,mevcut devletler arasında küreselleşmeye en çok entegre olan devlet oldu.Ayrıca özel sektörün yönetimde gereğinden fazla pay sahibi olması yönünde sıkça eleştiriler oluştu.Ardından; Carnage, Ford,Rockefeller gibi vakıflar kuruldu ve yaygınlaştı.Bu vakıfların kültürel açıdan küreselleşmenin yayılmasında büyük katkısı oldu ve halen olmakta.Rockefeller Vakfı’nın 1900’lerin başında Çin gibi uzak bir coğrafyada faaliyet göstermiş olması bu vakıfların ne kadar yayıldığını göstermektedir.Takip eden dönemde,tröstlerin varolduğunun kanıtı sayılabilecek 31 Temmuz 1928’de Yedi Kız Kardeşler diye adlandırılan --(İngilizce isimleriyle: Standard Oil Company of New Jersey (sonra Exxon), the Standard Oil Company of New York (Sonrasında Mobil, en sonunda birleşerek Exxon), the Standard Oil Company of California (Sonra Chevron), the Texas Oil Company (Sonra Texaco), Gulf Oil (Chevron ile birleşti), Anglo-Persian (Sonra British Petroleum), and Royal Dutch/Shell)-- petrol şirketleri tarafından Red Line Anlaşması imzalandı.Bu anlaşma,Orta Doğu petrol bölgelerinin bu şirketler tarafından paylaşımını gösteriyordu.Son dönem dışında,Dünya Ekonomisi’nin en üstlerinde yeralan ve Dünya’nın kanı petrol sektörünün %80’ini elinde tutan bu şirketlerin bu erken dönemde ortaklık kurmaları;Küreselleşme hakkındaki ciddi kuşkuların başlangıcında yeralır.Bu şirketlerin ABD-İngiltere merkezli olmalarının,Dünya Savaşları’nın kutuplarını da etkilediği söylenebilir.İlk Dünya Savaşı ile birlikte temel sanayi hammaddelerinin ve temel enerji rezervlerinin paylaşımı sonuçlandı. İlk Dünya Savaşı sonrasındaki ağır antlaşmaların neden olduğu yeni güç çatışmaları başladı.Devamında 1929’daki Büyük Buhran ile ciddi bir kaos ortamı oluştu.Büyük Buhran,sadece bu dönem için değil;küreselleşmenin modern dönemi için de önemlidir.Buhran,Dünya Tarihi’ndeki en büyük ekonomik krizlerden birisidir.
İlk Dünya Savaşı sonrasındaki küresel çöküntünün neden olduğu ateş,ABD ekonomisinin bozulmasıyla alevlendi.

  Küreselleşme,2 Kutuplu Dönem’de hegemon gücünü aradı.Bu dönem için Tek Kutuplu Düzen olağan sonuçtu.ABD,Batı’nın önceki gücünün dışavurumu görünümündeydi.1.Dünya Savaşı’ndan ciddi bir uluslar arası yaptırım gücüyle ve göreli ekonomik güçle çıktı.Dünya’da kapitalizm ilkesi öne çıkıyordu ve genellikle liberal politikalar uygulanıyordu.Yine burada küreselleşmenin temel ekonomik politikası olarak öne çıkan liberalizmin uygulanışı sorunludur.Devletler o dönemde önemli ölçüde yönetim gücünü ellerinde tutuyorlardı;tam anlamıyla bir liberalizm yoktu.Bunun dışında,hem özel sektördeki tröst varlığı hem de bu grupların devletteki lobi faaliyetleri politikaların eleştiri almasına yol açtı.Halen mevcut olan bu sorun,küreselleşmenin vaatleriyle uyuşmuyor.Önceki paragrafta da değindiğim gibi,petrol savaşta kilit bir rol oynadı.Sovyetler bu konuda ABD’ye göre daha avantajlıydı.Başlıca petrol havzası Hazar Bölgesi’nde üstünlüğü vardı.Bunun yanında özellikle uzay araştırmalarında öne çıkan mühendislik düzeyi de Sovyetleri başlarda öne çıkarıyordu.ABD için ise 1944 Bretton Woods’taki anlaşmalar çok önemliydi.Bu anlaşmalar sonucunda,doların küresel rezerv para birimi olmasının yolu açıldı ve buna yardımcı olacak kurumlar İMF ve Dünya Bankası kuruldu.

ABD,petrodolar olarak adlandırılan döngüyü kurarak Sovyetler’in petrol üstünlüğünü çöpe atacaktı ve uluslar arası düzeyde istediği şartlarda borç alıp bunu finanse edebilecekti.Diğer devletlerin cephelerinden bakılırsa bu kararlar skandal niteliğindedir.ABD’nin küresel egemenliğinin bu kadar rahat ve adaletsiz bir şekilde kurulması yeniden akıllara küreselleşmenin ilkelerini getiriyor.Özellikle bundan sonraki dönemde Amerikan enerji ve finans şirketlerinin büyük karlar yapmaları; küreselleşmenin vaat ettiği düzenin,manüple edilerek hiç beklemediğimiz bir düzeni oluşturabileceğini gösteriyor.
  2 Kutuplu Dönem, Bretton Woods’un etkileriyle birlikte ibre değiştirdi ve çok zorlu bir mücadele başladı.Dünya Savaşı sonrası özellikle Almanya merkezli paylaşım anlaşmazlıkları başgösterdi.Bu özellikle Sovyetler ile ABD arasında bir çekişmeye gidiyordu.Ardından Japonya’da insanlık dramına yolaçan ABD nükleer bombaları; siyasi tansiyonu arttırdı.Sovyetler ve diğer Kafkas Ülkeleri, ABD’ye düşmanca bir tavır takınmaya başladılar.Tabiki burada bu ülkeleri motive eden şey insanlığın durumu değil, güç savaşıydı.Özellikle Stalin’in yayılmacı politikasına tehdit oluşmaya başlamasıyla,Sovyet etkisindeki diğer bağımsız ülkelerle bir duruş takınıldı.Anlaşmazlıklar nedeniyle Almanya bölündü,doğu Avrupa’da kaos hüküm sürdü.Sovyetler ile ABD arasındaki rekabeti körükleyen diğer önemli unsur ise ideoloji çatışmasıydı; komünizm ile kapitalizm arasındaki ebedi çekişmeydi.Komünizmi benimsemiş ülkeler Varşova Paktı’nı,kapitalizmi benimsemiş olanlar ise Nato’yu kurdular.Devamında özellikle 60’lı ve 70’li yıllar dönemin kaderini belirlerken,toplumlar arasındaki uzun çatışmaların da fitilini ateşledi.Bu dönemde,nükleer tehdit tehlikeli seviyelere ilerledi.Karşılıklı hızlı silahlanma politikaları ve istihbarat eksikliğinden doğan güvensizlik ortamı,Dünya’ya çatışma ortamı getirdi.Bu dönemde,iki kutup da 3.Dünya Ülkeleri’nde güdüm ülke rekabetine girdiler.
ABD,CIA ve Kissinger önderliğinde Güney Amerika,Afrika,Doğu Asya ve Orta Doğu’da çok tartışılan gizli operasyonlar yürüttü.Darbeler yapıldı,ekonomik krizler oluşturuldu,savaşlar yaratıldı ve en önemlisi toplumlar arasında ideoloji savaşı başlatılarak uzun süreli düzensizlik devri başlatıldı.Sovyetler’in de bu dönemde benzeri operasyonları oldu ancak ABD’nin göreli başarısı, bu operasyonları başarısız kıldı.1973’teki petrol krizi,Bretton Woods’un son aşaması olması nedeniyle çok önemli bir kırılma noktasıdır.ABD’nin,petrol üreticileri birliği OPEC’ten Suudi Arabistan’ı yanına çekmesi ve petrolü dolarla satmaya ikna etmesi;uzun süreli ABD zaferini hazırladı ve tam anlamıyla petrodolar döngüsünü oluştu.1973’teki petrol üreticilerinin fiyatları yükselterek oluşturduğu küresel kriz ile,ABD doları tam anlamıyla altın yerine küresel rezerv birimi oldu.Bu kriz ABD ekonomisini derinden vursa da,uzun dönemde ABD için çok ciddi bir avantaj doğmuş oldu.Bretton Woods’tan 1973’e kadar olan ekonomik uygulamalarla Sovyetler,ABD’ye göre geride kaldı.Kabaca; doların küresel zaferi,ABD’nin verimli teknolojik reformları, ABD’nin Carter politikası ile Hazar petrol bölgesini kontrol altına alması gibi nedenler yenilgiyi hazırladı.Ek olarak;Sovyetler’in askeri harcamaları milli hasılanın %25’i iken,ABD’nin %6’larda olması da ayrıca bir nedendir.ABD’nin petrol havzalarındaki üstünlüğü; petrolün, sanayi ve teknolojinin ham maddesi olması nedeniyle ekonomik gelişmeyi daha verimli kıldı.1991’de Sovyetlerin yıkılmasıyla bu dönem son buldu ve Tek Kutuplu Dönem başladı.Kapitalizmin yarattığı tüketim odaklı düzenin komünizme göre insan doğasına daha çekici gelmesi,kapitalizmin yayılmasını sağladı. Bunda,daha sonra komünist ülkeler arasında ayrışmalara yolaçan baskıcı Sovyet politikalarının da rolü olduğu söylenebilir.Bu ayrışmalarda en önemli yakınlaşma ABD-Çin yakınlaşması oldu.ABD,Sovyetler’e karşı Çin hamlesini hem coğrafi hem de siyasi anlamda çok uygun buldu.

İle kurduğu bu dostluğu iyi kullanmasıyla başladı.Ciddi bir teknoloji transferiyle sanayi atılımı başladı.Bu dönemde küreselleşme,çatışma ortamından çıkamadı fakat savaşın zorladığı teknolojik rekabet küreselleşmeye çok şey kattı.En olası iki ideolojinin savaşından galip çıkan kapitalizm,küreselleşmenin hegemon ideolojisi oldu.
Bununla beraber,küreselleşme bu dönemde ciddi eleştiriler almaya devam etti.Özellikle hegemon devlet olan ABD’nin, gelişmemiş coğrafyalarda siyasi çıkar adına insanlığın gelişmesinin önüne dinamitler koyduğu operasyonları,birçok küreselleşme karşıtı yarattı.Birçok toplumda ciddi yozlaşmalar oluştu,birçok millet gençlerini iç çatışmalarda yitirdi.Yine bir diğer dikkat çeken unsur,devletlerin ekonomilerinin ideolojik savaşta çok yara almalarıdır.Bütün bu etkenler,önceki dönemde başlayan özel sektör güdümlü gözüken politikaların devamı olarak görüldü ve küresel bir kaos düzeni oluştu.Çatışma ortamı bitmedi,Tek Kutuplu Düzen’e taşındı.
  Tek Kutuplu Düzen’i,1991-2008 yılları arası olarak tanımlayabiliriz.ABD,Sovyetler’in çökmesiyle resmen tek süper güç olarak kaldı ve geniş bir manevra alanına kavuştu.Yıkımı hazırlayan en önemli bölge olan Orta Doğu ABD için öncelik olmaya devam etti.Müttefikler arasında olmayan İran’a karşı koz olarak kullanılan Saddam’ın ABD’yle çıkar çatışmasına girmesi, ABD’yi zor durumda bıraktı.Irak’ın Kuveyt’i işgaline koalisyon olarak cevap verildi.Bu coğrafyadaki müttefikliklerle birlikte petrol fiyatlarında ABD önemli bir söz hakkına sahip oldu.Ancak Saddam sorunu 10 yıl çözülemedi.Bir yandan 90’ların ortasında aşırı büyüyen ve Asya Kaplanları olarak adlandırılan Endonezya,Malezya,Güney Kore,Tayland gibi ülkeler ön plana çıktı.%12’leri bulan büyümelerinin kaynağı dış yatırımdı.


Bu,ABD’yi süper güç kılan petrodolar döngüsünün önüne bir dinamit koyulması anlamına geliyordu.İşte bu gizli sebeple,Irak’ın El Kaide ile bağlantıları ve ülkedeki kimyasal silah varlığı iddialarıyla işgal gerçekleşti.Buraya eklenmesi gereken unsur kimyasal silah görüşmeleridir.ABD,işgale mevcudiyet kazandırmak için Nick Powell önderliğinde BM’ye istihbarat sunumları yaptı.Burada Batı Dünyası’nın desteği zaten alınmıştı fakat 1990 sonlarındaki krizle ABD’ye düşmanlık duyan diğer ülkeler iddialara ikna olmamışlardı.ABD’nin Rusya ile mevcut Anti-Balistik Füze Anlaşması’ndan tek taraflı ayrılması da tepkileri arttırdı.Ama sonuçta ABD bütün bu unsurları görmezden geldi.Irak’ı,Afganistan izledi.Bütün bu işgaller sonucunda ABD ciddi kayıplar verdi.Hem insani hem maddi kaynaklar büyük zarar görürken,ekonomi kötüye gitti.İlginç olan bir nokta ise Irak İşgali’nde bulunuyor.
İran,düşmanı Irak’ın işgali’ne ses çıkarmadı çünkü düşmanı Saddam devrilecekti.Fakat savaş sonu için hazırlığını yapmıştı.Sonuçta İran’a yakın Maliki,Devlet Başkanı olurken,ABD’li petrol devleri tam olarak beklediklerini alamadılar.Rus ve Çin şirketleri ciddi ortaklıklar kurarak uluslar arası dengeleri etkilediler.Tek Kutuplu Dönem’deki bir diğer önemli unsur ise Büyük Ortadoğu Projesi’dir.Proje birçok Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesinin ciddi değişimler yaşamasını öngörüyordu.Başlarda büyük tanıtımlarla duyurulan ve sempati uyandıran bu proje,sonraları büyük tepkiler çekti.Irak ve Afganistan İşgalleri’ni de kapsadığı düşünülen proje özellikle 2008 sonrası bu coğrafyaya kaos getirdi.Yapılan değerlendirmelere bakıldığında,bu yine tekil ülke çıkarına hizmet eden bir küreselleşme politikasıdır. Tek Kutuplu Dönem,2008’de ABD’de patlak veren ekonomik krizle sona erdi.Krizin ana sebeplerinden birisinin yönetim sorunu olduğu söylenebilir.Çünkü dış politikada fazlaca faaliyet içine giren ve iki önemli savaş yaşayan Bush Hükümeti,iç politikada özellikle ekonomide eleştirilmiyor;eleştiri de kabul etmiyordu.Dikkat tamamen savaşlardaydı.Bush Dönemi’nin sonunda ise balon patladı.Kriz öncelikle bir finans kriziydi.

  2008 Krizi ile Obama yönetiminin başbaşa kalmasıyla ABD ve Dünya yepyeni bir döneme girdi.Kriz sonucunda;dolar ciddi değer kaybederken,altın ve gelişen ekonomi paraları değer kazandı.ABD sanayisi bozulurken,işsizlik arttı.Krizin baş aktörü finans sektörü de ciddi zararlar gördü.Kriz,AB’yi de vurdu;Yunanistan,İspanya,İtalya,İrlanda batma noktasına geldiler.AB’de Almanya daha çok öne çıkarken,Fransa ve İngiltere ciddi rol kaybettiler.Batı’nın derin finans sorunları sosyal düzene eleştirileri arttırdı.Birçok Batı ülkesinde gösteriler ve çatışmalar arttı.
Bu olayların boyutu yeterince büyüktür,keza bu açıdan 2008 Krizi,Büyük Buhran ile sıkça karşılaştırılmıştır.Asıl önemlisi ise gelişmekte olan ülkeler en karlı grup oldu.Batı’dan kaçan sermaye Doğu’ya geldi ve özellikle Çin bundan olumlu etkilendi.Bunun direk yansıması uluslar arası güç dengelerine oldu.Küresel ekonomideki payları %45lere çıkan ve BRICS diye de adlandırılan gelişen ekonomiler, BM’de ve küresel diplomaside ağırlıklarını arttırdılar.Çin ve Rusya’nın başını çektiği Şangay İşbirliği Örgütü ise Avrasya’da hakim olmaya başladı.Obama’nın iç sorunlar nedeniyle pasif kalmasını özellikle Rusya iyi kullandı.Gaz üzerinden ekonomik bağlar ve tarihsel bağlar barındırdığı Almanya’nın AB patronu olması Rusları olumlu etkiledi.Yine gaz kozuyla Çin başta olmak üzere Orta Asya ve Kuzey-Doğu Avrupa’da ciddi politik kazanımlar sağladılar.Çin de ekonomik gereksinimler dolayı Afrika,Avustralya ve Güney Amerika’ya açılarak ABD’ye karşı Doğu cephesinin hareket alanını genişletti.Güç dengesindeki değişikliğin kanıtı olarak Libya ve Suriye örnek verilebilir.Libya’da,BOP Projesi’ndeki temel bir politika olan muhalif kuvvetleri destekleme uygulandı.Bu sayede Batı çatışmaya direk müdahil olmuyordu.

 Petrodolar döngüsünün bu dönemdeki durumunun analizi,Dünya’nın durumuna ışık tutabilir.2008’den beri doların ciddi değer kaybı ve FED’in parasal genişleme politikaları,ülkeleri petrodolar döngüsünün kırılmasına daha çok yönlendirdi.Örneğin Çin 1 trilyon doları aşkın dolar rezerviyle bu konuda en çok söz sahibi olan ülkedir.Bazı çevrelerce bu durum Çin’in ABD’yi finanse ettiği şeklinde değerlendiriliyor.ABD’nin 2008’den beri süregelen ekonomik dalgalanması Çin’in yeni bir diplomatik dil geliştirmesine neden oldu.Özellikle Başkan Yardımcısı Wen Jiabao’nun sözcülük yaptığı bu söyleme göre,Çin rezervinin büyüklüğünün gücüyle dolar dışında yeni bir küresel para birimi istiyordu.Doların yerini kaybetmesi Çin için çok avantajlı bir durumdur.Doların yerini kaybetmesi;Çin’in,gerek ekonomide gerek küresel siyasette en büyük rakibi ABD’nin mevcut yüksek bütçe açığını finanse edememesiyle başlarak bir domino etkisi yaratacak ve ABD’yi ciddi bir krize yollayacaktır.BRICS ülkeleri de Çin ile benzer durumlarda olduklarından bu ülkeler de Çin’i desteklemektedir.Bu ülkelere göre doların gücünü kaybetmesi finans ve enerjideki dalgalanmaları bitirecek, iç huzursuzluklardan sorumlu buldukları Hedge fonları ve benzerinin neden olduğu krizler bitecektir.Kısaca küresel adaletin geleceğini savunmaktadırlar.
Askeri ve siyasi boyutta ise kesinlikle ABD’nin manevra gücünün azalması bu ülkeleri sevindirir.Özellikle ABD’nin ezeli rakibi Rusya, bu konunun en ateşli savunucularındandır.Rusya,Libya ve sonrasında BOP coğrafyasında görüldüğü gibi doların küresel yerinin kaybetmesinin ABD’yi sınırlandırdığını görmüştür.Peki doların gücü nasıl azalıyor?BRICS ülkeleri ve diğer gelişen ülkeler artık ticareti yuan başta olmak üzere yerel birimlerle yapıyorlar,ortak para rezervi oluşturuyorlar ve altın rezervlerini arttırıyorlar.Özellikle enerji anlaşmalarının euro,yuan veya diğer birimlerle yapılması;Amerikan yönetimi,düşünce kuruluşları ve medya tarafından ağır eleştiriler alıyor.Bu çalışmayı oluşturduğum mevcut durumda Suriye krizi gündemi oluşturmakta.Bu krizin içinde petrodolar kavgasının yattığını görebiliriz.

Bu direnç,Batı’daki sorunlarla da birleşince Doğu cephesinin öne geçtiği söylenebilir.Ekonomik kriz dışında,şu sıralarda Batı’da müttefiklik krizi vardır.ABD,Almanya’nın güçlenmesiyle AB’den eski aldığı desteği alamamaktadır. Sadece İngiliz ve Fransız desteği kalmışken İngiltere’den gelen haber çok şaşırtıcı olmuştur.İngiliz Parlamento’su Suriye müdahalesini veto etti ve ABD savaşta yalnız kaldı.Mevcut haberlere göre ABD,tek kalmasının ve ekonomik krizin de etkisiyle (Suriye krizi nedeniyle ABD, ciddi borsa kayıpları yaşadı.) 2 gün sürmesi beklenen sınırlı bir saldırı yapacak.Milenyumun başıyla karşılaştırıldığında,ABD’nin güç kaybı gerçekten çok büyüktür.Saldırının nedeni olarak gösterilen 21 Ağustos’taki kimyasal saldırı hakkında net bir kanıt sunamamaları da ABD’nin başını fazlaca arttıracaktır.ABD’nin asıl isteği olarak dile getirdiği,Suriye yönetimi ve muhalefetinin Cenevre’de masaya oturması; ABD’nin yenilgiyi kabul ettiğinin ve küçük olsa da bazı kazanımlar aradığının göstergesidir.Sonuç olarak,tüm bu faktörlere bakılırsa;Rusya ve Çin’in yükselişi,ABD’nin düşmesine rağmen hala varolan ciddi gücü ve Almanya’nın artan AB nüfuzu bir Çok Kutuplu Dünya halini oluşturmuştur.



Kişisel olarak,küreselleşme ideolojisini sorunlu buluyorum.Küreselleşme,şüphesiz insanlığa yenilikler getirdi; iletişimimiz müthiş bir kolaylığa ulaştı, bir şekilde bilgiye ulaşımımız kolay,serbest ve kolay bir şekilde ekonomik gücümüzü sağlayabiliyoruz, teknoloji hayatımızın her yerinde ve birçok şeyi kolayca yapabiliyoruz.Sorunlu olasılık anlayışımız nedeniyle bunu açıklama zorunluluğu hissediyorum.Evrimimizin bir gereği olarak eğitimsiz zamanlarımızdan gelen birçok alışkanlığa sahibiz.
Bir unsurun zararlı yanlarına tanık olduktan sonra bu unsuru tamamiyle kötü bulmak alışkanlıklarımızdan biri.Bilgisayar dilinden örnek vermem gerekirse; bilgisayarın çeşitli işlemleri yapacak bir bütün sistem olarak ortaya çıkmasında 0-1’e dayalı dili temeli oluşturur.Açık-Kapalı komutları ile elektrik sinyalleri oluşturmanın bilgisayara uyarlanışı 0-1 dili ile olmuştur.Bizim de düştüğümüz hata bu,çoğu zaman hayatı 0-1ler ile değerlendiriyoruz.Belki de küreselleşmenin yararlarından olan bilgisayarların hayatımızın temeline yerleşmeleri bunda etkili.Ama eğer makro açıdan bakarsak,bilgisayar sonuçta olasılıkla değerlendirilebilecek sonuçlar ortaya çıkarır;yani yokluk ve varlık arasını dolduracak sonuçlar bulur.Tıpkı renklerin siyah ve beyazdan ibaret olmaması gibi.Bu uzun açıklamamın pekiştirici olduğuna inanıyorum.

Dikkatli bir şekilde incelenirse,Soros’un faaliyetlerinin bu kişilere epey faydalı olduğu görülebilir.Bu insanlar küresel siyasette güçlü bir nüfuza sahiplerdir.Genelde paranın cazibesi,onların manevra alanını geniş tutar.Ancak komplo teorilerinde sanılanın aksine,bu kişiler direk kontrol ile veya birçok kişiyi para ile ele geçirme yoluyla faaliyet göstermezler.Daha çok etkileme ile politik olayları yönlendirirler.Birçok uluslar arası şirketin artık orta ölçekli bir ülke kadar ciro yapması ve toplamda bu insanların ekonomik hareketlerinin Dünya’daki ekonomik faaliyetlerin %50’si civarına ulaşması herhangi bir etkileme faaliyetinin hedefe ulaşacağının kanıtıdır.Bu kişilerin herhangi bir finansal hareketi, Soros örneğinde görüldüğü gibi kriz başlatabilir.Yine bu gruptaki entelektüellerden oluşan düşünce ve medya kuruluşlarının Batı’daki etki alanı düşünüldüğünde,bu kişilerin nasıl bir güce eriştiği anlaşılabilir.Keza bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in isteğiyle hazırlanan raporlar Bilderberg’in faaliyetlerini tehlikeli bulmuştur.Soros ve benzeri fon yöneticilerinin Rusya’da yasaklı olduğu bir diğer ilginç durumdur.Soros buna karşılık sıkça Putin’i diktatör olarak suçlamaktadır.Yine Çin,birçok dış kaynaklı ekonomik hareket içermesine rağmen bu etkilerden çoğunlukla uzak kalabilmiştir.Bunun önlemini,yönetim mekanizmasındaki denetimi arttırarak sağlamaktadır.Başkanın görevlerinin sembolik olması;ÇKP,Hukukçular,Ordu ve Politbüro arasındaki işlevli güç dağılımı bu önlemlerdendir.Devlet Başkanı adaylarından Bo Xilai’nin eski MI6 ajanı ile ilişkileri nedeniyle tutuklanmasıyla sonuçlanan Bo Xilai Olayı,denetimin gücünü göstermektedir.İran da bağnaz gruplara rağmen bu tarz önlemlerle güçlü bir devlet mekanizması oluşturmuş ve dış etkilerden uzak kalmıştır.2008 Krizi ile bu grup ciddi yara almıştır ve uluslar arası güçleri ciddi zarar görmüştür.
 Gelecek tahminim ise Çok Kutuplu Dönem çerçevesinde oluştu.Suriye Krizi’nin BRICS cephesinin kazanımlarıyla biteceğini düşünüyorum ve bundan sonrasını bu olayın şekillendirebileceğine inanıyorum.FED’in parasal genişleme politikasından azaltmalara gideceği beklentisiyle BRICS ülkeleri önemli kayıplara uğradılar.Ancak güçlü altın ve dolar rezervleriyle bu kayıpları karşılayabileceklerine inanıyorum.Rusya’nın AB ile boru hattı oluşturmasıyla doğalgaz politikası sayesinde nüfuzunun artacağına inanıyorum.Alman-Rus ilişkilerinin de iyi olması sayesinde AB’de daha kolay karşılık bulacaktır.ABD’nin ise bütçe tavanına ulaşması nedeniyle dış borcun artık ciddi bağlayıcılığı olacağına inanıyorum.Bunda,Yuan’ın etki alanın genişlemesi de etkili olacaktır.ABD’nin,gerilemede olan büyük devlet refleksi olan savaş çıkarma refleksi göstereceğini düşünüyorum.Eğer bu BM ile engellenebilirse, ciddi bir kriz oluşmayacağını düşünüyorum fakat bunun yüzdesi bence düşük.Asıl belirleyici olan ise bence Batı’dan çok Doğu olacak.Rusya’da,Putin’in artık görevinin sonları geliyor ve Putin’in iyi idare ettiği siloviki ve liberaller,Putin sonrası için çekişme halinde.Putin’in Çin kadar güçlü bir yapı oluşturamaması,iç huzuru bozabilecek tepki çeken bazı muhafazakar uygulamaları Rusya’yı gelecekte zorlayabilir.Çin ise gelişen ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiş evresinde ciddi sıkıntılar yaşıyor.Yaşlanan nüfus, borçlu belediye ve şirketler,emlak balonları,iç yatırım talebi Çin’i zorlayacaktır.Çin ve Rusya bu sorunları atlatabilirse,ABD devrinin biteceğini düşünüyorum.Türkiye’nin iktidarın yanlış ekonomi ve sosyal politikaları,Türkiye’de iktidarın değişmesine neden olacaktır.Bunun sonucunda,Türkiye’nin Doğu’ya yaklaşacağını öngörüyorum.Bilderberg Grubu’nda ise,son 50 yılı yönlendiren kuşağın artık hayatlarının sonlarında olmaları ve yeni kuşakların boşluğu doldurma ışığı göstermemeleri Dünya’yı yeni bir sisteme götürebilir.Benim için en öncelikli sorunlar ise küresel çevresel kirlenme ve sosyal huzur.Her ne kadar BRICS grubunu,dış politikada başarılı bulsam da; küresel ısınmayı arttırıcı ve sosyal refahı bozucu otoriter sistemin yayılmasına katkıları nedeniyle mevcut halleriyle doğru bir küresel yönetim adayı olarak görmüyorum.Otoriter rejimler bitmezse ve daha geniş katılım sağlanmazsa,küresel gerginlikler devam edecektir.Etkilerini şuan bile hissettiğimiz küresel kirlenme ise en ciddi kriz olma adayı.Bu hızla 2025’te ciddi bir çevre krizi öngörülüyor.Temel ihtiyaçlarımız olan oksijen,su ve besinlerin kaliteleri hızla düşecek ve yaşamlarımız tehdit altında olacak.Özellikle,ciddi bir temiz enerji devrimi gerçekleşmezse;ne yazık ki bu sonuç değişmeyecek.Bu alanda Almanya’nın temiz enerjiye 2020’ye kadar 1 trilyon dolar yatıracak olması ümitlendirici bir adım.
 Çalışmanın sonuna gelmiş bulunuyorum.Umut ederim ki; küreselleşmenin olumlu yanlarını alarak ve bu yanları zenginleştirerek,bir küresel refah sistemi oluşturabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder